Kardeş Kıskançlığı
“ Kişi sevdiğine ne kadar bağımlıysa, o kadar acı çeker.”
Kıskançlık nedir?
Ne değildir?
Kıskançlık içgüdüsel midir? Sonradan mı öğrenilir?
Kıskançlık ne zaman patolojik hale gelir?
Ailede ve çocuklukta kıskançlık?
Ebeveynlerin, çocukların kıskançlık tepkisi oluşturmadaki rolleri nedir?
Kıskançlık duygusunu yaratıcılığa dönüştürmek için öneriler nelerdir?
Kıskançlık ikincil bir duygudur. Temelindeki birincil duygunun tepkisel görüntüsüdür. Kıskançlık, bir diğer kişinin ilgi ve sevgisinden yoksun kalma korkusunu da içeren negatif bir duygudur. Kaybetme kaygısı veya korkusu olarak da düşünülebilir.
Kıskançlık duygusunu içeren ve zaman zaman birbirinin yerine de kullanılan bir grup duygu durumundan bahsetmek mümkündür.
Özenme “Keşke benim de onunki gibi bir oyuncağım olsa”
çekememezlik “Niye onda var da bende yok”
Kıskançlık “Ben daha değerli, akıllı, zeki, iyi olmama rağmen niye onda varda ben
de yok. Aşağılık, üstünlük kompleksi…)
Haset “Bende yoksa onda da olmamalı. Nefret, kin, intikam duyguları içerir”
Yapılan çalışmalar incelendiğinde bir grup araştırmacı, kıskançlığı iyi ve normal olarak görürken; diğer bir grup ise, kıskançlığın bebeklik ve çocukluk deneyimlerinden elde edildiğini savunurlar. Bu grup araştırmacılar kıskançlığı kötü ve hastalıklı olarak nitelendirir ve ortadan kaldırılması için müdahale edilmesi gerektiğini ifade ederler.
Tüm bu çalışmalar sonucu, kıskançlık tepkilerinin hem içgüdüsel, hem de öğrenilmiş bir davranış kalıbı olduğu söylenebilir.
Kıskançlık normal ve patolojik olarak gruplandırılabilir. Her insan değer verdiği kişinin ilgisini ve sevgisini kaybetmekten korkar. Buna benzer bir tehdit algılarsa kendisi ve ilişkilerinde iyileştirmeler gerçekleştirir ve sevdiği kişiyi sahiplenir, bu normal kıskançlık olarak görülmektedir. Ancak bazen kıskançlık o denli şiddetle yaşanır ki, karşıdaki kişiyi/kişileri kötüleme, güç gösterisi, paranoya, kendine yada karşıdakine zarar verme veya yok etme boyutlarında davranışlar görülebilir. Bu patolojik kıskançlıktır.
Kıskançlık duygusuna verdiğimiz davranışsal tepkiler, kıskançlığın normal/ patalojik olduğunu belirler.
Yaklaşık 1 yaş civarında çocuklar annesini baba ve diğerleri ile paylaşmak zorunda kaldığında açık bir şekilde kıskançlık davranışları gösterir. Annesi ile babasının yakınlaşmasından rahatsız olur. Annesini daha fazla sahiplenir, sözel olarak da anne ile ilgilenenlerden veya annenin ilgilendiklerinden hoşlanmadığını ifade eder, huysuzlanır.
2. çocuğun aileye katılımında anne baba hazırlık yaparlar. İlk çocuk kardeşini istese de neler yaşayacağını bilemez. Bebek eve geldiğinden itibaren, annesinin yoğun olarak bebekle ilgilendiğini görür. Annesi ile birlikte olmak için ancak bebekten arta kalan zamanları kullanacaktır. Bu süreçte anne aşırı yoğun ve yorgun olacağı için nitelikli bir beraberlikten yoksun olacaktır. İşte tüm bunlar yaşanırken ilk çocuk yoğun üzüntü, hayal kırıklığı, terk edilmişlik duyguları yaşamaktadır.
Bazı çocuklar kardeşleri ile ilişkilerinde, açık kıskançlık tepkileri (kardeşi hırpalamak, istemediğini söylemek, onu başkalarına vermeyi istemek vb.) verirken, bazıları ‘yokmuş gibi’ davranabilir ve içlerine kapanabilirler. Bazı çocuklarda regresyon (parmak emme, biberona dönüş, alt ıslatma vb) davranışları görülebilir. Bu ve benzeri davranışlar, çocuğun kişilik yapısı ayrıca çocuğun duygu ve davranışlarına çevrenin verdiği tepkilerle şekillenir.
Bütün çocuklar kıskanır. Kıskançlık bebeğin ilk sosyal tecrübesidir. Ebeveynler ve çevredeki yetişkinler çocuğun kıskançlık tepkilerine yön verirler.
Kıskançlık negatif bir duygu olmakla birlikte “normal” boyutlarda yaşandığında kişiye itici güç sağlayan ve harekete geçiren bir enerji kaynağı da olabilir. Örneğin uzun yıllar dil öğrenme isteğiniz vardır. Ancak gereklerini yerine getirmezsiniz. Çalıştığınız bölüme dil bilen ve kullanan biri geldiğinde rekabete girip harekete geçersiniz. Yemek yeme problemi olan bir çocuğun yemeğini sorunsuz yiyen bir çocuğun yanında, yemeğini sorun çıkarmadan yemek istemesi vb.
Kardeş kıskançlığı belirtileri; sevilmediği düşüncesiyle anneden tamamen uzaklaşma, içe kapanma, yemek yememe ve zayıflama, ilgi çekme davranışları, altını ıslatma, parmak emme gibi davranışlarla önceki gelişim evresine gerileme, hem gün içinde hem de geceleri aşırı sinirlilik halleri, huzursuz görünüm, sakinleşmekte zorlanma, kimi zaman çevrelerindeki insanlara öfkeli davranabilme, kendine ya da eşyalara yönelik saldırgan davranışlarda bulunabilme, evden ayrılmayı reddetmeyle birlikte (Örn: okula gitmek istememe) baş ağrısı, mide bulantısı gibi psikosomatik belirtiler, (emin olmak için fiziki muayene yaptırılmalıdır) huzursuzluk, isteksizlik ve diğer stres belirtileri sık sık gözlenebilir.
Kıskançlık tepkileri ile stres tepkileri benzerdir. Bu nedenle itici güçtür.
Çocukların kardeş kıskançlığı ve rekabet duygularını daha yaratıcı yollarla ifade edebilmeleri için ebeveynlere öneriler;
*İlk çocuklarının yaşlarına uygun özerklik vermelidirler. Çünkü kişi sevdiğine ne kadar bağımlıysa kaybını hissettiğinde o kadar yoğun acı çeker. Annelerimiz genellikle çocuklar üzerindeki kontrollerini severler ve çocuğun yapabileceği basit öz bakım işlerini bile kendileri yaparlar. 2. bebeğin gelişi ile sen artık büyüdün kendi işini kendin yap derler. Çocuklar bu söylemlerden bağımsızlıkları destekleniyormuş gibi değil ilgi kaybı olarak etkilenirler.
*Bebeğin doğumundan sonra ilk çocuğun hayatında değişimler (okula başlama, yatak veya oda düzenleme vb.) olacaksa bunun bebek haberi verilmeden önce yapılması gerekir. Bazı ebeveynler çocuklarından ayrılma konusunda zorluk yaşarlar.
*Vakti geçtiğini bildikleri halde aynı yatakta uyumaya devam ederler. Veya kendi odalarında bir başka yatakta uyutmayı sürdürürler. Kardeş hazırlıkları yapılırken telaşla çocuğun odasını hazırlayıp orada uyumasını isterler. Yada çocuk kendi odasında ve kendi yatağında huzur içinde uyurken kardeş sonrası suçluluk duygularından kurtulmak isteyen ebeveynler ilk çocuklarını tekrar kendi yataklarına taşırlar. Her 2 durumda çocuğun baş etmesi gereken yeni bir sorundur.
*2. çocuğun doğumundan önce yapılan hazırlıklara ilk çocuk dahil edilmelidir. Hazırlıklar abartılmamalıdır. Eğer çocuk okul çağında ve mobilya ve aksesuar değişimi gerekiyorsa onunda odasının yenilenmesi uygun olur.
*İlk çocuk, 2. çocuğun doğumundan sonra evde yaşantının nasıl olacağı konusunda bilgilendirilmelidir. Kardeşin çok küçük olacak, kendisi yiyemez, oturamaz, oynayamaz. Sadece, süt içer, ihtiyacı olunca ağlar ve uyur. Bir süre bizim ona yardım etmemize ihtiyacı olacak, demek iyi bir açıklamadır. Kardeş bekleyen çocuklar yapılan yanlış yönlendirmelerle kardeş sahibi olunca hayal kırıklığı yaşamaktadırlar.
*Anne hamileliği ve doğumu izleyen günler boyunca çocuğunun yanında sağlık sorunlarını sıklıkla dile getirmemelidir, çocuğu ile yapacağı aktiviteleri hamileliğini veya kardeşini bahane ederek reddetmemelidir. Bu durumda ilk çocuk kardeşinin annesine zarar verdiği ve kendi zamanından çaldığını düşünerek düşmanlık hissedebilir.
*Annenin evden ayrı kaldığı sürede ilk çocuğun rutin hayatını devam ettirmek için gerekli önlemler alınmalıdır. Çocuğun yaşına uygun olarak annenin hastaneye gittiği ve kardeşi ile birlikte eve döneceği anlatılmalı. Geçen sürede kendisi için yapılan düzenlemelerle ilgili bilgi verilmelidir.
*Kardeşi ile tanıştırma ritü elinde ilk çocuğun hassasiyetlerine saygı duyulmalı ve abartılı sevinç gösterilerinden kaçınılmalıdır. (Gel seni ailemizin yeni üyesi ile tanıştırayım. Bak bu senin kardeşin denebilir …….. Kardeşinden bir hediye verilebilir.)
*Eve bebek ziyaretine gelenler, aşırı tepkileri nedeniyle uyarılmalıdır. Bebek ziyaretine gelenler hemen bebeğe koşup sevgi gösterilerinde bulunurlar. Ziyaretçilerde de bu konuda davranış değişikliği gereklidir. Öncelikle evde bulunan büyük çocuklar abla- abi oldukları için tebrik edilebilir ve yaşlarına uygun sembolik hediyeler verilebilir.
*Evde birlikte yaşamaya başlandığında ilk çocuktan kardeşinin bakımında yardım istenebilir. Yardım etmek istemiyorsa bunun için zorlanmamalıdır.
*Evden ayrılmada isteksizlik olabilir. Çocuk okula, bir yakınına gitmek istemeyebilir. Bu durumlarda aşırı tepkilerden kaçınılmalı, günlük hayatına devam etmesi konusunda desteklenmelidir. Annenin kardeşle evde kalacağı düşüncesi pek çok çocuğu rahatsız eder. Eğer imkan varsa anne çocukla birlikte dışarı çıkıp okula, gideceği yere teslim edilebilir. Ailedeki bireylerin rollerinden okula gitmesi gerektiğinden bahsedilebilir.
*Baba veya diğer aile üyeleri bebek bakımında anneye destek olabilirler. Böylece ilk çocuk için anneyle geçirebileceği zaman yaratılabilir. Anne çocuğun yakınlık bağına en çok ihtiyaç duyduğu kişidir. Anne zamanını çok iyi planlamalı ve büyük çocuk yada çocuklara da zaman ayırmalıdır. Bu zaman diliminin süresi değil niteliği çok önemlidir.
*Annenin zaman sorunu yaşadığı durumlar için baba ilk çocuk ile daha yakından ilgilenmelidir. Bebeğin rahatsızlandığı veya annenin yoğun ilgisinin gerekli olduğu zamanlarda, çocukla baba veya çocuğun yakın ilişkide bulunduğu bir başka yetişkin ilgilenmeli ve ihtiyaçlarını karşılamalıdır.
*Ebeveynler çocuklarını kardeşleri ve diğer çocuklarla karşılaştırmamalıdırlar. Tüm ebeveynler genellikle iyi niyetle çocuklarına birilerini örnek gösterirler. Çocuklar bu konuda çok hassastırlar. 3 yaşındaki çocuklar ebeveynleri bir başka çocuğun olumlu özelliklerini anlatırken ben? diye sorarlar. Bak ……. ne güzel yemek yiyor. Ben ?…
*Ebeveynler çocuklarına eşit davranmayı değil, davranışlarında adil olmayı hedeflemelidirler. Genellikle başarı varsa tüm çocukları ödüllendirir, hata varsa hepsini cezalandırırlar. Böyle yaptıklarında eşit davrandıklarını düşünürler. Ancak bu davranışlar adil değildir. Hak etmediği halde ödüllendirilen veya cezalandırılan çocuklar mevcuttur. Adil davranış, aynı davranış karşısında benzer tepkinin verilmesidir.
*Kardeşi ile ilgili sıkıntılı olduğu fark edildiğinde ayıplanmamalı, görmezden gelinmemeli, duygularını ifade etmesi için cesaretlendirilmelidir. Çünkü kıskançlık bir gerilimdir. Farklı şekillerde dışa vurulduğunda gerilim azalır.
Lütfen unutmayalım; kıskançlık doğal ve insanca bir duygudur. Çocuğun sevdiğini kaybetme korkusundan kaynaklanmaktadır. Çocuğunuzun sizi kaybetmeyeceğini ilgi ve davranışlarınızla gösterirseniz gerilimi azalacaktır.
PARILTI ANAOKULU
Psikolojik Danışmanlık Servisi
Yorumlar